Soru 1 |
İyice soğudu hava ( ) Çıplak Dağ’da ince bir kar örtüsü ( ) Doğuda, Hamamlı köyünün arkasındaki yüksek tepelerde ( ) Fakat batıda Küçük Süphan ve özellikle kuzeybatı tepeleri hepten beyaz ( ) Karın kasabaya inmesi gün meselesi ( )
Parantezlerle belirtilen yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
(.) (…) (…) (.) (.) | |
(.) (…) (.) (!) (.) | |
(:) (.) (…) (.) (!) | |
(…) (...) (.) (.) (.) | |
(…) (.) (.) (…) (!) |
Soru 2 |
Aşağıda parantezle belirtilen yerlerden hangisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
Saf şiir anlayışında dil, titizlikle işlenmiş ( ) etkili söyleyiş önem kazanmıştır. | |
Tören 17.30’da ( ) hükûmet daireleri kapandıktan sonra başlayacaktır. | |
Zindana atılan mahkûmlar gibi titreşerek ( ) haykırarak geri geri kaçmaya uğraşıyorduk. | |
Sabahtan beri bekliyorum ( ) ne gelen var ne giden. | |
Heyecandan bağırmak ( ) kahkahalar atmak istiyorum. |
Soru 3 |
I. Bağın ortasındaki yıkık kulübenin kapısız girişinden bir ihtiyar çıktı. Saçı sakalı bembeyazdı. Kamburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Elleri, ayakları titriyordu. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı, baktı.
II. Duvarın dibindeki taş yığınlarına çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. Sırtında yırtık bir çuval vardı. Çıplak ayakları topraktan yoğrulmuş gibiydi. Zayıf kolları kirli tunç rengindeydi. Yine başını kaldırdı. Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı,
III. Bu, her gece uykusunda onu kurtarmak için birçok geminin pupa yelken geldiğini gören zavallı eski bir Türk forsasıydı. Tutsak olalı kırk yılı geçmişti. Otuz yaşında, dinç, levent, güçlü bir kahramanken Malta korsanlarının eline düşmüştü.
IV. Yirmi yıl onların kadırgalarında kürek çekti. Yirmi yıl iki zincirle iki ayağından rutubetli bir geminin dibine bağlanmış yaşadı. Yirmi yılın yazları, kışları, rüzgârları, fırtınaları, güneşleri onun vücudunu eritemedi.
V. Elli yaşına gelince, korsanlar onu, “Artık iyi kürek çekemez!” diye bir adada satmışlardı. Efendisi bir çiftçiydi. On yıl kuru ekmekle onun yanında çalıştı. Tanrı’ya şükrediyordu. Çünkü artık bacaklarından mıhlı değildi.
Numaralanmış cümlelerin hangilerinde hikâye kişisinin fiziksel betimlemesine yer verilmiştir?
I, II ve III. | |
I, II ve IV. | |
I, II ve IV. | |
II, III ve IV. | |
III, IV ve V. |
Soru 4 |
Yirmi yaşında ya vardım, ya yoktum. Küçücük köpeğim Koton’la İzmir’in ikinci sınıf otellerinden birinde oturuyordum. Bir gün karşımdaki odaya, iri mavi gözlü, Rose Mayer adında, sarı saçlı bir Fransız kızı geldi. Kederli olduğu yüzünden belli idi. Otelciye kim olduğunu sordum.
– Paris’ten bir doktora âşık olmuş, peşine takılmış, doktorun ailesi kabul etmemiş, kovmuşlar. Zavallı şimdi memleketine dönmek için vapur bekliyor, dedi.
Rose ile merdivenlerde, koridorlarda karşı karşıya geldikçe birbirimize dikkatli bakmaya… Sonra “bonjur, bonsuvar” demeye başladık. Nihayet bir hafta içinde dost olduk. Bir ay geçmeden anlaştık. Evlendik. Rose, gerçekten sokağı, gezmeyi hiç sevmiyordu. Sabahtan akşama kadar evin işleriyle uğraşıyor, durmak, dinlenmek bilmez bir hırsla her tarafı, her
şeyi yıkıyordu. O, ben, köpeğim, üçümüz de günde üç defa banyo ediyorduk. Geceleri Paris Kahvesi’ne veya sinemaya giderdik. Dönüşte Rose, yorgun argın, ayakkabılarımızın altını çamaşır sulu suyla siler, Koton’un ayaklarını yıkamakla kalmaz, bazı geceler zavallı hayvancağızı tepeden tırnağa gıcır gıcır sabunlardı.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Yaşanması mümkün olan bir olay anlatılmıştır. | |
Çağrışımlarla yüklü ağır bir dili vardır. | |
Çağrışımlarla yüklü ağır bir dili vardır. | |
Merak ögesi ön planda tutulmuştur. | |
Kadın kahramanın fiziksel ve ruhsal portresine yer verilmiştir. |
Soru 5 |
Bir sabah gayet erken uyanarak kendi âleminde bir kahvaltı etmek için küçük odasına çekildiği zaman, sokakta birtakım çocukların ağladığını işiterek pencereden dışarı baktı.
Bu cümlede geçen fiilimsilerle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
Uyanarak, sıfat-fiil; çekildiği, zarf-fiil; kahvaltı etmek, isim-fiil | |
Uyanarak, zarf-fiil; çekildiği, sıfat-fiil; kahvaltı etmek, isim-fiil | |
Uyanarak, isim-fiil; çekildiği, zarf-fiil; kahvaltı etmek, sıfat-fiil | |
Uyanarak, zarf-fiil; çekildiği, isim-fiil; kahvaltı etmek, zarf-fiil | |
Uyanarak, isim-fiil; çekildiği, sıfat-fiil; kahvaltı etmek, isim-fiil |
Soru 6 |
Dar kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkânında tek başına, gece gündüz kıvılcımlar saçarak çalışan Koca Ali, tıpkı kafese konmuş terbiyeli bir arslanı andırıyordu. Uzun boylu, iri pençeli, kalın pazılı, geniş omuzlu bir pehlivandı. On yıldır bu karanlık in içinde ham demirden dövdüğü kılıç ve namluları tüm Anadolu’da, tüm Rumeli’de sınır boylarında büyük bir ün kazanmıştı. Yanına çırak almaz, kimseyle çok konuşmaz, dükkânından dışarı çıkmaz, durmadan uğraşırdı. Bekârdı. Hısımı, akrabası yoktu. Kentin yabancısıydı. Kılıçtan, demirden, çelikten, ateşten başka söz bilmez, pazarlığa girişmez, müşterileri ne verirse alırdı. Yalnız savaş zamanları ocağını söndürür, dükkânının kapısını kilitler, kaybolur, savaştan sonra ortaya çıkardı. Kentte onunla ilgili birçok hikâye söylenirdi. Ama kimdi? Nereliydi? Nereden gelmişti? Bunları bilen yoktu. Halk onu seviyordu. Kentte böyle tanınmış bir ustanın bulunması herkes için ayrı bir övünç kaynağıydı.
Bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Betimlemelere sıkça başvurulmuştur. | |
İlahi bakış açısıyla yazılmıştır. | |
Merak unsuru ikinci plandadır. | |
Koca Ali’nin kişisel portresine yer verilmiştir. | |
Yer ve zaman ögeleri bellidir. |
Soru 7 |
“Paskal’ın dilini çıkarması yok mu? İnsan buna gülmekten bayılır!” diyordu. Zaten bunu orada küçük iskemlelerin üzerine oturanların ekserisi tasdik etmişti. Oyuncuların yanındaki locada, o masum, o çocukça gülüşleri hayatın acılarına teselli olabilecek genç kızlardan biri, tam bir coşku ve sevinçle kanatlarını sallayarak uçuşan kuşlar gibi, o küçücük pembe dudaklarının üzerinde nurani bir tebessüm olduğu hâlde, ellerini birbirine çırparak Paskal’ı alkışlıyordu. “Eftalya” ismindeki, yirmi yaşında, bu genç kız ihtiyar validesiyle hemen her hafta bu locaya geliyordu. Validesi: ‘Kızım burada çok mu eğleniyorsun?’ diye sorduğu vakit; Eftalya, Paskal’ı ölen sevgili köpeğine benzettiğini ve bazen de onun hareketlerinin ve tavrının, bir kere görüp de pek hoşuna giden bir maymunu andırdığını söylerdi. O gün ise beyaz ketenler, sihrî tebessümler içinde bulunan bu genç kız, o gürültüler arasında, bir hayvan kadar sevimli bulduğu ve beğendiği oyuncuya, locadan çiçek atıyordu. Birkaç dakika sonra oyuncu, tiyatrosunun iç tarafındaki toprağın üzerine oturarak, hâlâ güldürdüğü adamların kahkahaları devam ederken içini çeke çeke ağlıyordu. Bu zavallı Paskal, o güzel Eftalya’yı seviyordu, bu kusurlu vücut, o kusursuz varlığa âşık olmuştu!
Bu parçada işlenen çatışma aşağıdakilerden hangisidir?
Güzel - çirkin | |
Zengin - fakir | |
Genç - yaşlı | |
Aşk - nefret | |
Sevinç - keder |
Soru 8 |
Ervâh ki tuhfe-i Hudâ’dır
Hâk-i reh-i şâh-ı enbiyâdır.
Cibril nevâline haberci,
Mikâil anın vekil-i harcı
Kur’ân o Resûl’i kıldı tavsîf
Ahlâk-ı azîmin etdi ta’rîf.
(Allah’ın hediyesi olan ruhlar, peygamberler şahının yolunda topraktır. Cebrail ona verilen ihsanın habercisi, Mikail onun kahyasıdır. Onun temiz varlığı Levlak ile vasıflandırılmış. Kuran Resul’un vasıflarını ve büyük ahlakını tarif etmiştir.)
Yukarıdaki dizelerde mesnevi nazım biçiminin
I. Dinî-tasavvufi konular ele alınır.
II. Her beyit kendi arasında kafiyelidir.
III. Aruz ölçüsünün kısa kalıpları kullanılır.
IV. Olay çevresinde gelişen metinlerdir.
özelliklerinden hangileri yoktur?
Yalnız I. | |
Yalnız II. | |
I ve III. | |
Yalnız IV | |
III ve IV. |
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Tarama Testi PDF Test
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Tarama Testi konusuyla ilgili sorular bulunmaktadır. Testler; kazanım odaklı güncel sorulardan oluşmaktadır.
Test İstatistikleri (Ortalama)
Doğru | 2.33 |
Yanlış | 3.67 |
Net | 1.11 |
Çözülme Sayısı | 6 |
Başarı Tablosu
İsim Soyisim | Doğru | Yanlış | Süre |
Ümmü Gülsüm Hatipoğlu | 2 | 3 | 306 saniye |